24 Ağustos 2010 Salı

Bu aralar nasıl canım sıkkın nasıl üzgünüm anlatamam...Bir yandan annemle babamın köye gidişi..Bi yandan kardeşim zaferin mahkeme işleri.bir yandan anlamsızca geçen yaz tatili..Bakalım bu sıkıntılı günler nereye kadar böyle sürecek..Yazılacak çok şey var aslında.İlerleyen günlerde sanırım daha çok şey paylaşacağız.görüşmek ümidiyle.

17 Ağustos 2010 Salı

Antalya gezisi..ve Hüseyin in düğünü















Nerden başlasam nasıl anlatsam..yine uzunca bir zaman ara verdik yazmaya.sanırım çok boşladık burayı.zaten her şey gibi internetinde benim için bir tadı kalmadı sayılır
Geçen aydan kalan bir kaç anaı ve geziyi paylaşayım dedim bu gün.geçen ayın 12 sinde düğün için asker arkadaşım hüseyinin yanına gittim.iş yerinden izinide aldıktan sonra 5 günlük bir kısa tatil imkanımız oldu. gece 12 gibi tek kişilik koltukta başladı yolculuğumuz.böyle uzun yolculukları özlemişim yav.aslında kısa olsa uçakla gitsem mesela daha güzel olurdu.zamansız olunca yapacak bir şey olmuyor malesef.neyse yolculuk yaklaşık on saat sürdü.Yav antalya ne kadar sıcakmış böyle.epeydir bu kadar sıcak görmemiştim.tadını çıkaramadığımız istanbul sıcağını burda bulduk..bunu değelendirmek lazımdı..peronda bir kaç tur attıktan sonra nereye gideceğime karar vermem gerekti.bende dedim kendi kendime ilk önce dayımlara gideyim daha sonra hüseyine uğrarım.dayımların adresi aldıktan sonra atladım minübüse doğru eve..yol başında beni karşıladı dayım ve çocuklar..evde bir kuzen daha vardı.Atadeniz benim yeni kuzenim.daha bir yaşına yeni bastı ve ben onu ilk defa görüyordum..diğer bebeleri de gördükten sonra biraz uyumak için odaya çekildim.tabi ne mümkün uyumak.bir kaç saat öyle sağa sola debelendikten sonra biraz uyuduğumu sanıyorum..Kalktığımda saat 5 ti.artık uyku olmazdı bizde o özlediğim konyaaltı plajına doğru yol aldık..en iyisi denize girip serinlemekti..
Bilenler bilir akdenizin tuzu diğer denizlere göre çok tuzludur.ilk girdiğinizde gözleriniz fena halde yanar ve benimde yine öyle oldu tabi..bir kaç saat te orda zaman geçirdikten sonra antalya merkeze doğru yol aldık. bütün antalya sanki dışarı akmıştı.ya o ne kalabalık öyle. sokaklar caddeler her yer tıklım tıklım..akşam karanlığında bir kaç gezintiden sonra evin yolunu tuttuk.
Dayımalrın ev merkeze uzak olduğu için burda pek fazla durmayı düşünmüyordum.o yüzden sabahın erkenden kalkıp gitmek en iyi şey diye düşündüm..yine o sıcakta ev halkıyla vedalaşıp düştüm yollara..
Yaklaşık 3 saat süren bir yol ızıdrabından sonra seriğe vardım..hüseyinin abisi beni yolda karşıladı.motora atlayıp geldik eve.değişen hiç bir şey yoktu.ev aynı ev bahçe aynı bahçe.hüseyin aynı hüseyin.sanki zaman geçiyorda biz ep aynı kalıyor gibiyiz.ev halkı da beni yine aynı sıcaklıkla karşıladı.yengesi abisi hepsi güzel insanlar..çarçamba gününü yol yorgunluğu diyerek evde geçirdik.düğün dolayısıyla zaman kısıtlıydı.düğünde de yardımcı olmam gereeken şeyler vardı.neyse gece yarısına doğru yemekler yenildi çaylar içildi ve yatma zamanı geldi.yerim zaten hep hazırdır benim.çatı :) yıldızlara bakarak cibinlik içerisinde güzel bir uyku çektik.tabi güneş 8 gibi iyice yakmaya başlayınca kalkmak zorunda kaldık..kahvaltıdan sonra gün deniz günşe ve kum günüdür diyip soluğu sahilde aldık..belek sahilleri biraz dalgalıdır ama suyu oldukça güzeldir..sağımız solumuz otellerle dolu olduğundan her yer yurtdışından gelmiş turistlele doluydu..bir kaç saat yüzdükten sonra öğlen yemeği için içerlere bir yere gidelim dedik.yemekten sonrada biraz uzanalım yatalım dedik.tabi cırcır böceklerinden fısat kalırsa..yav bu ne sestir böyle.bir taraf susuyor idğer taraf başlıyor.türübün gibi ses var.2 saate yakında burda debelendim durdum tabi yatamadım.



Sağ taraftaki ağaçık alanda tam bir vuvuzela sesini aratmayan gürültü var..o günün akşamında yine dışarıya çıkayımda bir şeyler yiyip içeyim dedim..güzel bir akşam yemeğinden sonra gidip biryerlerde soğuk bir şeyler içeyim dedim..sağa sola bakınırken birde baktım Tolga Çandarın konseri var.taa buralara kadar gelip bu sesi dinlememek olurmu yav dedim.hüseyinide çağırdım ve birlikte dinledik..güzel bir anı olarak o da kaldı aklımzda.
Artık gece olmuştu ve eve gidip yatma vaktiydi.artık düğün günü gelmişti..



sabahın erkenden kalkıp hazırlıklara başlandı.yemek kazanları geldi.dev ocaklar kuruldu ve ateşler yakılmaya başladı.düğün akşama doğru başlayacaktı.bizde o arada gidip belediyeden sandalye ve masaları getirdik..o sıcağın altında ne kadar zor geldi onları taşımak yav..kısa sürede o işimizide bitirdikten sonra alanın ışıklandırlması işi kalmıştı..birde müzik ekibi bekleniyordu..akşam 6 gibi her türlü hazırlık bitmişti.ilk halaylar çekilmiş millet birazda yorulmuştu..yemek dağıtımı yapmak için masaları meydana doğru çektik..daha gece uzundu çalınacak çok sazlar vardı daha.yemek olayınıda bir saate yakın bir sürede bitirdik..onu takiben yine haylara başladı tabi..hep aynı tür halay çekildiği için oynaması kolay oluyordu.bende tabi girdim oynadım.başka ne yapılabilirdiki arkadaşımın düğününde.girdim koluna ve başladık halaya.akşam vakti kalabalıkla birikte bi o yana bir bu yana halay çekip durduk.gece hızla devam ediyordu..bir yandan resimler çekip bir yandan yine halaya girip duruyordum..sanırım bu kadar büyük bir halay ilk defa görüyordum.Hüseyin urfalıydı..ve bilenler bilir o yörenin kıyafetleri böyle çok acayiptir.renkli renkli gözalıcı renklerden oluşan tek tip elbisedir.nerdeyse bütün genç kızlarda o tür elbiseler vardı.bana biraz değişik gelmişti...gece yine halaylar eşliğinde 12 30 a kadar devam etti.yatma vakti gelmişti..ama malesef yatağmı benim şıh diye adlandırdığım irice bir adama kaptırmıştım.heralde yeteğmı pek güzel görünce burda uzanıp öylece kalmıştı.bizde mecburen bir köşeye kızrılıp yatmak zorunda kaldık.ama sabah güneşide erkenden yedik.sıcaktan yatamadık.kalktık kahvaltımızı yaptık ve yine iş başına geçtik.masalar sandalyeler derken müzik ekibi yeniden başladı çalmaya.öğlen yemeğinide yedikten sonra bir kaç saat daha halay çekilip düğün sonlandırıldı.Antalyadaki son günümde bir kaç hatıra fotoğrafı daha çektirdikten sonra 21 gibi otobüsüme bindim eve istanbul şehrinin yolunu tuttum..











25 Haziran 2010 Cuma

koca bir haziran ayı..

Her haziran ayının birinci günü benim doğum günümdür..bu yılda arkadaş çevremle birlikte evde bir mangal organizasyonu yapmayı düşünüyorduk..taaa ki babamın rahatsızlığını öğreninceye kadar..akciğerdeki bir lekeden dolayı ufak bir operasyon geçirdi ay içerisinde, tabi daha sonuçları almadık..umarım bir şey çıkmazda bizde rahat ederiz..epey ara verinde bir ayda neler yapmışız pek aklımzda kalmıyor..bir kaç gün babamı hastanede yatırdık..6 haziran p.tesi günü ameliyata alındı 2 saat sonra acılar içinde çıktı tabi..insanın babasını o halde görmesi moralini epey bozuyor .neyseki çabuk toparlandı..o gün sağolsun arkadaşlarda yanımıza geldiler..bir kaç gün sonra taburcu edildi babam..evde bir kaç gün daha dinlenince pek bir şeyi kalmadı..ilerleyen günlerde süha abimizin kardeşinin kadıköy evlendirme dairesinde nikahı vardı..her beraber yine ordaydık..güzel bir kokteyl oldu..yedik içtik eğlendik..bol bol resimde çektik tabi..böyle güzel bir günde hep beraber olmanın verdiği keyif anlatılmaz...gece geç saatlere kadar böyle sürüp gitti..şarabın dibine vurduk..arkadaşlarda rakı vodka içip geceyi boş geçirmediler..12 haziran günü grup yorumun inönüde konseri vardı..sanırım ilk standyum konseriydi..yurdun çeşitli yerlernden bu konser için epey gelen varmış..bizim ankaradaki kuzende bu konserdeymiş..gidemediğimiz için üzgünüz tabi..ama bizim gecemizde güzeldi..
günler ilerledi..biz yine her perşembe günü toplanıp sahilde içmeye devam ettik.bir ayı daha böyle yiyerek içerek acılarla sevinçlerle geride bırakıyoruz..her haftaya dair bir kaç not alacak olsak böyle unutulup gitmez tabi yaşananlar..iş yerinde de telaş vardı bu hafta yurtdışından geceke konuklar var diyorlardı.tabi bu her zaman söylenir durur.etrafı yalayıp yuttu bizim personeller..ama ne gelen vardı ne de giden :) bu şekilde gelip geçti günler..önümüzdeki günlerde gelişmelerle birlikte yine bereber olacağız..

24 Mayıs 2010 Pazartesi

Yılar önce Çanakkaleye gidip o yerleri gezeceğimi kendi kendime söylenir dururdum..Sürekli tarihi okur kendi kendime düşünceler kurardım bir gün oraya gideceğim diye..o yaşanan günleri düşündükçe tüylerim diken diken oluyordu..çok kitap okudum zamanıda çok belgesel izledim..ama tarihi yakından görmek daha bir başka oluyormuş.bunu şimdi, daha iyi anlıyorum..bir kaç gün öncesiydi oraya ayak bastığımda..sabah 7 30 gibi başladık turumuza. eceabattan başladık gezimize..binlerce şehidimizin kan dökütüğü topraklardaydım artık..rehperimizin her gittiğimiz yerle ilgili anlattığı olaylar o günlere dair yaşananları daha kolay canlandırmamızı sağladı. Seyit onbaşının top mermisini attığ yeri gördük..düşman askerlerinin kanlarıyla kıpkırmızı olan o ertuğrul koyunu gördük..M.Kemalin saatinin parçalandığı o yeri gördük..Her anda her adımda diken diken oldu tüylerimiz. şehitliklerde yatan o gencecik yaşında toprağa düşmüş insanları görünce duygulandık..bir avuç insanın binlerce düşman askerine karşı verdiği ölümüne mücadelenin yaşandığı yerlerden geçtik.ve en büyük anıt..Çanakkalede ölen bütün insanların adına dikilmiş olan büyük anıt..O anıtın önünden geçerken şimdiki zamanla o zamanı düşündüm..Atalarımız bütn varlığıyla düşmana karşı vatanını savunurken biz şimdiki zamanın insanları bütün varlığımızı dışarıya kaptırmış durumdayız..düşünüyorum da o kadar kan boşamı aktı acaba ?
İnsanın bunları görüyor olması ama elinden birşey gelmemesi ne kadar zor dimi..
Bizim için bu vatan için canlarını tereddüt etmeden veren bütün şehitlerimiiz ruhları şad olsun..

10 Mayıs 2010 Pazartesi


1 Mayıs bana hep izlediğim o kanlı günleri hatırlatır..insanların kaçışlarını çatılardan ateş açan canileri hatırlatır..birbirini ezerek kaçışan insanalrın yerlerdeki cesetleri gelir gözümün önüne..bütün dünyada barış ve dayanışma içerisende geçmesi gereken bu günün böyle acı olaylarla hatırlanması ne kadar kötü..
yıllar önce kadıköydede buna benzer olaylar olmuştu. o günlerde henüz ortaokuldaydım..henüz yeni yeni şekillenmeye başlıyordu dünya görüşüm..zaman ilerledikçe daha iyi çözmeye başladık olyları insanları..bu insanlar ne istiyordu amaçları neydi..neden böyle meydanlara birikiyorlardı.okudukça gözlemledikçe daha iyi anlamaya başladık olayalrı..bizde kendimizi bu mücadelenin içinde hisstemeye başladık..iş hayatına girince nelerin döndüğünü, nasıl bir yapılanma olduğunu daha yakından görmüş olduk.şimdi meydanlarda haklarını savunan insanalrın ne demek istediğini daha iyi anlıyor olduk..sömürülen işçi kesiminin isteklerini, köleleşmeden insan gibi yaşamanın onurunu istiyorlardı..her gün dayatılan acımasız koşulların iyileştirilmesini istiyorlardı..saçma sapan harcamalrla halkımdan alınan vergilerin hesabının sorulmasını istiyorlardı..her yıl soruyorlardı ama bu yıl taksimde sordular.77 de ölen onca insanı andılar..orda olmayı o kadar çok istedim ki ama olamadım..inşallah önümüzdeki sene orda o dayanışma içerisinde bende olacağım..

29 Nisan 2010 Perşembe

dostlar..


bir ayı daha geride bırakıyoruz..bu ayda içmelerle muhabbtelerle gelp geçti..dostlarla olunca daha bir güzel oluyor..bundan 11 yıl önceydi Serkanla karşılaşmamız..aynı iş yerinde çalışmaya başladık..tabi o benden bir kaç gün önce başlamıştı çalışmaya ama netice itibariyle hemen hemen aynı süre çalıştık..insanın hayatta en az bir tane herşeyi paylaşacağı arkaaşı olmalı..sanırım biz bunu başardık..ufak tefek sorunlarımız olmadı değil..bazen o bazende ben hatalıydım..netice itibariyle on yılı geride bıraktık..yediğimiz içtiğimiz günleri saymakla bitiremeyiz.gezdiğimiz dolaştığımız yerlerde cabası..güzel bir dostluğu birlikte paylaştık..çok kaldım evlerinde benide aileden bir parça gibi gördüler..bende onları ailem gibi bildim..ve halada öyleler.aylar geçti yıllar geçti ne baharlar ne kışlar geçti..ne kızlar geldi geçti hayatımızdan.her dertlerimizi sorunlarımızı birbirimize anlattık.sorunsuz hayat zaten yok gibi..benim sorunlu kardeşim varsa onunda sorunlu abisi vardı.malesef bütün sorun burda sanırım..hiç bir zamanda hayatlarımız tam rayında gidemedi..sanırım bu kadar içmeizde bundan.içmekle sorunlardan sıyrılıyormuyuz ? hayır..ama en azından daha bir pozitif bakabiliyoruz belki olaylara..
neyse bir içki akşamını daha geride bıraktık..bu akşam da tam kadro ordaydık sanırım..bir misafirimiz vardı onuda aramaıza kattık..yandaki arkadaşta murat. onun ve serkanın sayesinde praktiker hayatına başladık..öylede devam ediyoruz..bakalım nereye kadar giderse artık..

30 Mart 2010 Salı

saçma sapan geçen bir mart ayı..

öyle saçma sapan bir başlık atayım dedim...nedense bu gün öyle nedensiz yazmak geldi içimden..niye diye düşünüm ama o yazacak o kadar çok şey varki nerden başlasak bilemiyorum..mart başında sevinçle kardeşimin askerden gelmesini bekledik..eski tanju gider yerine yeni değişmiş tanju gelir diye umud ettik..bir kaç gün içinde hiçbirşeyin değişmediğine şahit oldum..bu arada sırf kardeşlerim bu haldeler diyede buraları terk etmek gibi bir konu gündeme geldi..sanırım bende bu fikre bu yazıyı yazdığım akşam katıldım..insanın aklı başında kardeşlerinin olmaması ne kadr kötü bir şey ..bunu anlatmak ne kadar zorsa anlamasıda o kadar zor sanırım..suç kimde acaba..eğitimsiz anne baba da mı yoksa pasif kalan bendemi..buna karar vermek gerk..evlensem gitsem bu sıkıntılı günler acaba düzelirmi? zor gibi görünüyor..her gün biraz daha stres altına giriyorum..ne olacak bu çocukların hali acaba..çok değil daha bir kaç gün öncesiydi.böyle bir şeyi bir daha olmayacağını söylemişti.ama anlaşılan sadece lafta kaldı bu.insanın kendine söz geçirememmesi ne kadar ozr yahu..anne babamın halini gördükçe çok fena bir sıkıntı geliyor içime..biz bunalrı hakedecek ne yaptık acaba..adam kahrından mahvoldu ..annem hasta oldu..ne yapmalı acaba..düşündükçe başıma ağrılar giriyor ya..

8 Mart 2010 Pazartesi


ne kadar uzun zaman olmuş şöyle pencere kenarında oturup o güzelim istanbulu seyretmeyeli..yeşilin kokusu bahar sabahları bir başka yaşanıyor be..eski günlere özlem geleceğe dair umutlar..umud etmek güzel be kardeşim.güneşin tenleri yakması yakındır.bu yaz bir başka olsun diyelim.

27 Şubat 2010 Cumartesi

güzel geçen zamanalrın dışında pek bir şey kalmıyor hafızada..zaman zaman ayrı düşüyoruz düşüncelerde..zaman zamanda mesafeler ayırıyor bizi sevdiklerimizden..yine sahilde benim sakarlıklarımla geçmiş olan bir akşamdayız..ne güzeldi o günler..akşam sefası yanan mangalın kömür kokusu.birlikte içilen biranın tadı..zamanın güzelliği..her toplanışta eksiliyoruz birer birer..bu yıl kim kaldı diye bakınca geriye pek kimsenin kalmadığını görüyorum..umarım bir beş yıl sonra geri kalanlarda kim kaldı şimdi o günlerden demezler..

17 Şubat 2010 Çarşamba

"Tek bir haber bile gelmese uzaklardan
Saçma da olsa bekleyişin
Yalnız sen olsan da bekleyen beni
Bekle beni
Bırak beklemekten usanmış dostlarım
Öldüğümü sansınlar benim
İçme anılar gibi acı
İçme sakın o şaraptan
Yağmurlar içinde bekle beni, karlar tozarken bekle
Ortalık ağarırken bekle beni, kimseler beklemezken bekle."

16 Şubat 2010 Salı

ona...

sayamadım kaç gün oldu..ama o gitti gideli sankiherşey yarım.bir yerinden koptu hayat.şimdi birleştiremiyorum

15 Şubat 2010 Pazartesi


Ne uzun süre gördüğü kanser tedavisi de ne 41 yaşında olması ünlü şarkıcı Kylie Minogue'un güzelliğinden birşeyler götürdü...


yeni bir kitaba başladım,, Ahmet Ümitten..sis ve gece.bu lanet olası internet hayatıma girdi gireli kitap okumayı biraz astık gibi..kendime çeki düzen vermenin zamanı geldi gibi.bakalım neler olacak yakın zaman içinde.

13 Şubat 2010 Cumartesi

geçen zaman..

bu gün 13 şubat..yarın 14 haliyle..tam 7 yıl olacak askerden geleli..ne kadar çabuk geçmiş onca zaman farkına bile varmadan öylece..dışarıdan bakılınca uzun zaman içerden bakılınca hiç te öyle değil..anlamsız koşuşturmalar içerisinde geçmiş gitmiş aylar yıllar..